9 Eylül 2013 Pazartesi

Ateşli Sabır...



Eylül tüm güzelliğiyle devam ediyor.. 

Akşam Kara Adaya gittim.
Don Pablo nun adacığına...
Beatiricelerin hanında bir yudum şarap içmekti dileğim...
Martılarla hasbihal etmek.
Kara ada beni,  kara yazgılı adama geldi aslını isterseniz.
Festivalde Ateşli Sabır gecesiydi akşam .
İstanbul Büyükşehir Belediye tiyatrosu bir kez daha büyüledi bizi...
Pablo Neruda'nın dizeleriyle...
O harika dekorlarıyla ki irili ufaklı taşlar vardı sahnede..
Kara adanın taşları...

Pablo Neruda okudu benim içim doldu..
Sonra Mario ki postacı olur kendisi..Yüzümü güldürdü söyledikleriyle..
Uzaktan beni görmüş bir arkadaşım dedi ki..
Seni hiç öyle güzel gülümserken görmemiştim..
Marioyamı gülümsedim  yoksa ona can veren Mert'e mi bilemedim...

Hele Fransanın kışından , soğuğundan dem vurduğu anlar yokmuydu şairin.. 
Tüm üşümüşlüklerim geldi aklıma..
Neruda , Mariodan adanın seslerini istiyordu oyunda..
Gerçekmidir , kurgu mu bilemedim ama sevdindim .
Tanıdık bir histi çünkü sahnede gördüklerim.
Bir zamanlar bende özlüyordum , adamı Fransavnın karlı sokaklarında yürürken..
 
09.03.09 da şöyle yazmış kalemim..

Bugün deniz lazım bana, dalga lazım, kum lazım... İçimdeki öfkeyi denize , martıya bağırmam lazım..
Kafayı bozdum yine, içim sıkkın.
Kimse anlamıyor beni , balığa derdimi anlatmam lazım..
Söyleyemediklerim düğüm olmuş dilimde , sahilden taş alıp diyemediklerim niyetine bir bir savurmam lazım..
Tepede toplanmakta yorulmuşlardır , saçımı rüzgarda savurmam lazım..
Denizlerin kızıyım ben.
Kederimde sevincimde tuzludur , akdeniz gibi..
Martılar , kaplumbağalardır arkadaşkarım.
En güzel zamanları şimdi onların ve ben onlardan çok uzaklardayım.
Alışmaya çalışıyorum karlı dağda gezen geyiklere , parkta peşime düşen sincaba ama martı gibi, balık gibi candan değilki onlar..
Benim akdeniz heyecanımı, akdeniz kederimi anlamıyorlar.
Pişman oldum , pes ettim mutsuzum sanmayın ama başarabilirseniz bugün bana biraz deniz yollayıın...

İşte dedim kendi kendime , şair olsun olmasın.. Adasını özler uzağa gidenler...
Kiminin karadır adası, kimi adanın geleceği karanlıktır kendi güneşli olsa bile..
Ama adalar çağır adalıları geri..
Bazen postacının bisiklitenin ziline dönersiniz.
Bazen gomşunuzun velesbitinin ziline
Ama zil çaldımı herkes evine gider...

Yönetmen Ragıp Yavuz'a . Don pablo Levent Öktem'e , mimiklerini düşündükçe yüzümü güldüren Mert Turak'a Ayşegül İşsever ve Derya Çetinel'e sonsuz teşekkürler..
Hatırımdan uzun süre çıkmayacak bir oyun izledik..
Dansçıları da unutmamak lazım tabii ..
En çok da oyun sonrası sicim gibi gözyaşı akıtan.
Niye bu kadar duygulandı diye merak ettiğimiz ve can taşıdığını öğrendiğimiz dansçıya.



Eylül tiyatroyla  daha güzel :) 









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder